Türk evinde odanın kullanımını belirleyen davranış, çadır yaşamından biçimsel ve organizasyonel uzantılar taşımaktadır.
Oda, hayatımızın ve ailemizin kalbinde bulunan bir kavramdır. Bu kavram son zamanlarda atomize hale gelip sığlaşarak hayatımızda yalnız adı ile varlığını sürdürmektedir. Peki, bu kavram zaman ve mekânla beraber nasıl bir dönüşüm süreci yaşamaktadır. Ve şu bir kesin ki insan dinamik bir canlı olarak var oldukça mekânlarda insanla birlikte dönüşecektir. Peki, ‘’oda’’ zaman, kültür ve mekânla nasıl bir dönüşüm yaşamaktadır? Bu kavram yolculuğunu biraz irdeleyelim.
Kavram, kökeni itibari ile de göçer kültürünün merkezinde önemli bir yer teşkil etmiştir. Durum o ki “oda” kelimesi göçer Türklerin mekânla olan ilişkisine dair bize ipuçları verir.
Çadırda yaşam tasviri [5]
Kavram Anadolu’ya kadar gelen göçer Türklerin zamanla ve mekânla beraber dönüşen yaşantısını gözler önüne sermektedir. Daha sonra bu kavram, Türklerin Müslümanlaşması ile Balkan coğrafyasına kadar hayatın içinde var olagelmiştir. Var olagelmiştir çünkü hâlâ yaşamaktadır.
Kavramsal dönüşümle birlikte mekânsal dönüşüme de değinmek doğru olacaktır. Otağ yapısı itibari ile kendi içinde barınma ihtiyaçlarını içinde barındıran bir yapıdır. Bu bakımdan Türk hayatlı evi(oda) ve otağ ile mekânsal ve işlevsel bir ilişki göze çarpmaktadır. Kuban’a göre, Türk hayatlı evi planında odanın bağımsız konumu, çadır ve oda arasındaki işlevsel benzerliğin en geçerli göstergesi sayılabilir[5]. Türk hayatlı evinin klasik biçiminde odanın kullanımı kavramını belirleyen davranış, çadır yaşamından biçimsel ve organizasyonel uzantılar taşımaktadır[5].
Hayatlı oda [6]
Yurt planı [5]
Örneğin; mekânın ortasının boş bırakılması ve oda çeperlerine dizilmiş sedirler çadırda görülebilen bir yerleşim düzenidir. Oturmak, yemek yemek, ve uyumak gibi bir çok sayıda etkinliğin burada olması yine benzer bir davranışsal ilişkidir[5]. Kuşkusuz bu benzetmeler kullanım bağlamında olur, biçimsel bir ilişki olarak anlaşılmamalıdır[5]. Bu benzerlikler inşa aşamasında da kendini göstermektedir. Çadırın kurulumunun tamamlandığı anda mekân bütün birimleri ile tamam oluyordu, geriye yalnızca halı gibi mobil eşyaların yerleştirilmesi kalıyordu. Benzer davranışı “hayat”lı evin inşasında odanın sedirlerinin, yüklüğünün, nişlerinin yapı ile birlikte inşa edilmesinde de görüyoruz. Hayatlı evde de -yani oda- otağda da yapı inşası bittiğinde yapısal anlamda da tefrişat anlamında da tamam oluyordu.
Ocaklıklı bir odanın kesiti, Safranbolu [5]
Osmanlı devletinin son yüzyıllarında Batılılaşma etkisi ile odada tefrişat, yapıdan kopmaya başlayıp mobilyalaşarak bir dönüşüm sürecine girdi. Batılılaşma döneminde mobilyanın girişi odanın temel karakterini bozmuş, mimari özelliklerini yitirmesine yol açmıştır[5].Bu etki ile günümüzde yapı ve tefrişat tamamiyle ayrışarak kavramın içeriğinin zedelenmesine sebep olmuştur. Hatta oda bir ailenin otağı olmaktan tamamiyle çıkarak, yatak odası, çocuk odası, oturma odası adı altında da atomize olmuştur. Bu sebeple olacak ki mekânsal atomizasyon aile kurumunun iç dinamiklerini de fazlasıyla etkilemiştir ve etkilemeye devam etmektedir. Şu çok açıktır ki ‘’her ayrıntı yaşayan bir hareketin ürünüdür.’’[5]
Kapak Görseli: Bağdat Köşkü Topkapı Sarayı, bayaiyi.com
[1] https://www.nisanyansozluk.com/kelime/oda ( Erişim Tarihi: 15.01.2023.)
[2] https://www.nisanyansozluk.com/kelime/ocak ( Erişim Tarihi: 15.01.2023.)
[3] https://www.nisanyansozluk.com/kelime/odun ( Erişim Tarihi: 15.01.2023.)
[4] https://www.nisanyansozluk.com/kelime/od ( Erişim Tarihi: 15.01.2023.)
[5] Kuban, Doğan. Türk Ahşap Konut Mimarisi 17.-19. Yüzyıllar, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.2020.
[6] Ruhi Kafescioğlu, 1955, Kuzey Batı Anadoluda Ahşap Ev Yapıları. Pulhan Matbaası.